İki hafta önceden geldi elma bahçesine gidiş için izin belgeleri...
Okuldan çocuklar elma toplamaya gidecekmiş bizim iznimizi istediler.
Başta tedirginlik yaşadık. Gözümüzde hala çok küçük olan çocuğumuzun tek başına geziye gidecek olma tedirginliğiydi yaşadığımız. Sonrasında bu deneyimden mahrum olmasın düşüncesi daha ağır bastı ve izin belgesini imzaladık.
İzin belgesinin yanında gönderdikleri kağıtta, o güne ilişkin bazı istekleri yazıyordu.
Beslenme kutularını o günlük çantalarına koymamamızı onun yerine kilitli poşetlerde göndermemizi istediler. Sulukları yerine bittiğinde atabilecekleri pet şişe koyulmasını, kısaca yemek sonrası elma toplarken çantalarının boş olmasını istediler.
Sabah biz okula bıraktıktan sonra gidip okuldan çıkış saatine kadar döneceklermiş.
Oğluma söylediğimde heyecanla beklemeye başladı. Her gün okuldan geldiğinde "yarın mı gideceğiz"diye soruyordu. En sonunda bir takvim hazırladık. Buzdolabına astık. Hazırladığımız da tam on gün vardı. Her gün okuldan geldiğinde bir kutucuğu karaladı. O "ne kadar kaldı" diye sormaktan biz de cevaplamaktan kurtulduk.
Gidecekleri günden bir gün önce eve yine kağıt geldi. Önceki isteklerinin yanı sıra, havanın yağmurlu olacağını çocukları ona göre giydirmemizi, yağmurluklarını çantalarına koymamızı ve çocuklara böceklerin, kenelerin yaklaşmasını engelleyici spreyler sıkmamızı istediler.
Beklenen günün sabahı gün doğmadan uyandık. Kahvaltıdan sonra eşimin elma nasıl toplanır, iyisi güzeli nasıl anlaşılır, boyutu ne kadar olmalıdır adlı konferansını dinledik. Bana bu uzun konferanstan dolayı fenalık gelse de oğlum çok ciddi bir şekilde dinliyordu. Kolay mı ilk defa tek başına ailesi için bir şey yapacaktı. Bize elma toplayacaktı.
Eşimin okula bırakmasından sonrasını akşam okuldan gelince oğlumdan dinledik.
Önce sınıfta öğretmenleri eş yapmış "buddy-badi" yani... Herkes okula dönene kadar badisinden sorumlu...
Sınıftan çıkmadan sıra ile wc'ye gidilmiş sonrasında tren olunup school-bus'lara binilmiş...
Oğlum için başka bir ilk annesiz babasız ilk otobüs yolculuğu...
Elma bahçesi bayağı uzakmış git git bitmemiş netice bahçeye varmışlar.
Ağaçların boyu çocuklar kadarmış, üzerleri elma doluymuş. Oğlumun demesi ile "bir milyona yakın elma vardı anne :)"
Elmaları öğretmenlerin üzerlerine adlarını yazdıkları poşetlere toplamışlar. Sonra öğretmenler herkesin poşetinin ağzını sıkıca bağlayıp çantalarına yerleştirmiş.
Oğlum elmalarının hepsini ağacın dalından almış hiçbiri yere düşmemiş, yere düşen elmalardan hiç almamış.
Bunu bize anlatırken gözlerimizin taa içine bakıyordu "Aferin" almak için. Tabi anında benden, anneannesinden, babasından kocaman aferinler aldı.
Yarasız beresiz ağaç dalından gelen elmalar için...
Bahçeye dönecek olursak bahçe çok kocamanmış, çocuklar eğlensin diye bazı oyun alanları varmış.
Hatta bir tane saman arabası varmış, sırayla hepsi binmişler öğretmenleri onları gezdirmiş. Bir yerden bir yere onunla taşımışlar.
Eğlenceli verimli bir gün yaşamışlar. Yorgunluktan dönüşte bitap düşüp uyuya kalanlar olmuş. Birisi de benim kuzum.
Burada çocuklar çok küçük yaşta tanışıyor doğa ile...
Okullar, bahçelere, hayvanat bahçelerine, ormanlara gezi düzenliyorlar. Hem de defalarca...
Mevsimine göre gezi planlamaları var. Yazın farklı yerlere, kışın farklı yerlere geziler düzenliyorlar.
Mesela daha bir kaç gün önce yaprak toplamaya gittiler. Yağmurlu bir günde... Sonbaharı yerinde yaşamaya.
Kuzucuğum okul dönüşü elinde rengarenk bir kese kağıdı dolusu yaprağı, pek bir mutlu gururlu geldi eve. Bu annesiz babasız ikinci gezisiydi. Bu geziyi de başarı ile tamamlamanın haklı gururuydu yaşadığı oğlumun.
Mevsim sonbaharmış, havada yağmur varmış engel değil burada gezmeye. Çocuklar giyiyor yağmurlukları, lastik botları doğru doğayı keşfe....
Mevsim kışmış, kar varmış fark etmez elde eldiven, üstte mont, ayakta bot. Haydi kaymaya eğlenmeye gezmeye...
Yazın su parkına, havuza...
Kısaca burada okul sadece ders anlatılan, öğretilen yer değil, hayatın ta kendisi...
Derslerle birlikte bir çok şeyin yaşayarak öğrenildiği yer...
Eşimin okula bırakmasından sonrasını akşam okuldan gelince oğlumdan dinledik.
Önce sınıfta öğretmenleri eş yapmış "buddy-badi" yani... Herkes okula dönene kadar badisinden sorumlu...
Sınıftan çıkmadan sıra ile wc'ye gidilmiş sonrasında tren olunup school-bus'lara binilmiş...
Oğlum için başka bir ilk annesiz babasız ilk otobüs yolculuğu...
Elma bahçesi bayağı uzakmış git git bitmemiş netice bahçeye varmışlar.
Ağaçların boyu çocuklar kadarmış, üzerleri elma doluymuş. Oğlumun demesi ile "bir milyona yakın elma vardı anne :)"
Elmaları öğretmenlerin üzerlerine adlarını yazdıkları poşetlere toplamışlar. Sonra öğretmenler herkesin poşetinin ağzını sıkıca bağlayıp çantalarına yerleştirmiş.
Oğlum elmalarının hepsini ağacın dalından almış hiçbiri yere düşmemiş, yere düşen elmalardan hiç almamış.
Bunu bize anlatırken gözlerimizin taa içine bakıyordu "Aferin" almak için. Tabi anında benden, anneannesinden, babasından kocaman aferinler aldı.
Yarasız beresiz ağaç dalından gelen elmalar için...
Bahçeye dönecek olursak bahçe çok kocamanmış, çocuklar eğlensin diye bazı oyun alanları varmış.
Hatta bir tane saman arabası varmış, sırayla hepsi binmişler öğretmenleri onları gezdirmiş. Bir yerden bir yere onunla taşımışlar.
Eğlenceli verimli bir gün yaşamışlar. Yorgunluktan dönüşte bitap düşüp uyuya kalanlar olmuş. Birisi de benim kuzum.
Burada çocuklar çok küçük yaşta tanışıyor doğa ile...
Okullar, bahçelere, hayvanat bahçelerine, ormanlara gezi düzenliyorlar. Hem de defalarca...
Mevsimine göre gezi planlamaları var. Yazın farklı yerlere, kışın farklı yerlere geziler düzenliyorlar.
Mesela daha bir kaç gün önce yaprak toplamaya gittiler. Yağmurlu bir günde... Sonbaharı yerinde yaşamaya.
Kuzucuğum okul dönüşü elinde rengarenk bir kese kağıdı dolusu yaprağı, pek bir mutlu gururlu geldi eve. Bu annesiz babasız ikinci gezisiydi. Bu geziyi de başarı ile tamamlamanın haklı gururuydu yaşadığı oğlumun.
Mevsim sonbaharmış, havada yağmur varmış engel değil burada gezmeye. Çocuklar giyiyor yağmurlukları, lastik botları doğru doğayı keşfe....
Mevsim kışmış, kar varmış fark etmez elde eldiven, üstte mont, ayakta bot. Haydi kaymaya eğlenmeye gezmeye...
Yazın su parkına, havuza...
Kısaca burada okul sadece ders anlatılan, öğretilen yer değil, hayatın ta kendisi...
Derslerle birlikte bir çok şeyin yaşayarak öğrenildiği yer...