9 Mart 2015 Pazartesi

Şiddet Yanlısı "Aciz"

"Kadına şiddete hayır!"

Bence de, sence de, herkesce de "Kadına şiddete hayır!"

Ama sadece kadına mı?

Bence bu soruya da "hayır".

Şiddetin her türlüsüne hayır adamın adama, adamın kadına, adamın çocuğa şiddetine, kadının kadına, kadının çocuğa şiddetine de "hayır".

Psikolojik, fizyolojik şiddete de "hayır".

Şiddet eşittir acizlik demek.

Şiddetle yendiğini sandığın ama asla yenemediğin şey kendi acizliğindir aslında.

Dövmeyi, vurmayı nereden öğrenir ki insan.

Bence öğrenmek iki türlüdür.

Ya görerek izleyerek öğrenirsin, ya da yaşayarak.

Düşün ki bir çocuk, babasının annesini dövmesini göre göre büyüyor. Bu çocuk hiç dayak yemese de, öğrenir dövmeyi, izleye izleye. Büyüdüğünde eşini dövmesi ne kadar acaibimize gider ki.

Ya da bir anne düşün, evladını döven, döve döve "adam" eden...

İşte bu "adam" edilen evlat yarın trafikte adam gibi araba sürmeyeni döver; trafik canavarı olur.

Okulda adam gibi ders dinlemeyen öğrencisini döver, dayakçı öğretmen olur.

Hastanede ölen yakınını ameliyat eden doktoru döver, düzen bozan sinirli hasta yakını olur.

Üzerine halı silkeleyen üst komşusunu döven saygısız alt komşu olur.

Bunlar uzar gider, herşey olur da bir "adam" gibi adam olamaz dövülen...

Her dövülen yarının döven adayıdır.

Kadını, çocuğu döven acizler varya, konuşmaya gelse mertliği, delikanlılığı bırakmazlar kimseye. Ama kendilerinden kat kat küçük bir çocuğu dövmeye gelince mertliklerinin başına "na" geliverir olurlar, "namert".

Dışarıda, kavgada teke üç girmezler mertlik bozulmasın diye. Evde eser kalmaz bu mertlikten.

Sokağa çıkınca hepimiz karşıyız şiddete ama eve girince, kapalı kapılar ardında bir aslanlık geliyor üzerimize.

Kadına şiddet mi? Yok be abi, ben karşıyım şiddete, öyle vurmam kadına ben. En fazla kavgada bağırır, çağırır, hakaret ederim. Aşağılayıcı bir nokta bulur, ordan yürürüm kavgada. Vardır bir açığı elbet, bir bamteli. Ya ailesi, ya eğitimi, ya osu, ya busu. Bulurum ben onun açığını üzecek bir noktasını.  

Şimdi bu şiddete girmiyor öyle mi?

Kanayan ağız, patlamış dudak, morarmış göz yokya nasılsa, o zaman girmiyor şiddete.

Kırılmış kalpler, incitilmiş gönüller, çökmüş psikolojiler dahil değil şiddete!

Bence dahil hem de alasıyla...

Kadın olsun, erkek olsun, amaç kavgada üzmek, kırmak, yenmek, aşağılamaksa eşini, haberin olsun hiçte masum değilsin, şiddet yanlısı.

Bir de çocuğunu dövenler var. Sonrada şöyle savunurlar "aman canım, kafa göz dalmadık yaa, alt tarafı bi tane vurdum".

Yahu biz bu şiddetin tam olarak nesine karşıyız belli değil. Bir defa vurmakta şiddet, bin defa vurmakta. Azıcık dövmekte şiddet, çok dövmekte.

Yani, şiddete karşıyım derken, çoğuna karşıyım mı demek istiyoruz.

Mesela şiddete karşıyız ama TV'de değil. Bu gün dünyada en çok reytingi yapan diziler, filmler, içinde şiddet barındıran, silahları bolca gördüklerimiz.

TV'de seyretmekten zevk alıyoruz, yolda iki kişinin kavgasını, trafikte kavga halindeki sürücüleri izlemekten zevk alıyoruz.

Biz siyasetçinin bile konuşurken sözleri ile karşısındakini dövenini seviyoruz. Milletimizin vekillerini sayın milletvekillerimizi TBMM'deki kavgaları ile tanıyıp biliyoruz. Sanki seçerken millete yararlı olabilecek olanı değil, iyi yumruk sallayabilecek olanı seçiyoruz.

Sonra şiddete hayır diyoruz.

Kadına şiddete "hayır".

Çocuğa şiddete "hayır".

Kediye, köpeğe şiddete "hayır".

Ağaca şiddete "hayır".

Kısacası her türlü şiddete "hayır" diyoruz, ama bunları lafta söylüyoruz.

Aslında özdeki slogan şu: Bana şiddete hayır, diğerlerine yapılanı seyredebilirim. 

Karını dövüyorsan,

Çocuğunu dövüyorsan,

Senden güçsüzü ezmekten zevk alıyorsan,

Acizsin, acizsin, aciz...