28 Eylül 2015 Pazartesi

2015-2016 Eğitim ve Öğretim Yılı

Aslında bu yazımdan önce sizlerle paylaşmak istediğim "Kurban Bayramı Özel" yazım vardı. Maalesef ki, gündüzleri "kurban eti" ve bayram ziyaretleri, geceleri ise Vera kızın ayın parlaklığını, yıldızların ışıltısını, hatta güneşin doğuşunu seyretme isteği sonucunda sabaha kadar uyumaması sebebi ile (tabi ki uyumamasının asıl nedeni bu değil, çıkmaya çalışan köpek dişleri) fırsat bulup sizlerle buluşamadım. 

"Kurban Bayramı Özel" yazım nasipse başka bir Kurban Bayramı'na kaldı artık...

Gelelim bu yazımın içeriğine,

Bu yazı 2015-2016 Eğitim ve Öğretim yılının gizli ve aşikar neferlerine ithafen kaleme alınmıştır. 

Evet, 3 ayı geçkin yaz tatilinin sona ermesi ile mini mini birler, çalışkan ikiler sınıflarına ve öğretmenlerine kavuşacaklar. 

Her eğitim ve öğretim yılı ayrı bir heyecandır benim için. Her yeni dönem başladığında ağzımda kağıt yemişim gibi bir tat, kalbimde hafif bir ritim değişikliği ile karşılarım yeni öğrencilerimi...

Ama bu sene farklı bir heyecan daha yaşanıyor bizim evde...

Oğluşum büyüdü de ilk okula başlıyor.

Gerek Türkiye'de gerekse Amerika'da ana okuluna gitmişti ama bu defa başka, bu 4+4+4+4 tam 16 yıllık bir eğitim hayatının ilk günü...

Evde heyecan tavan...

Kıyafetler, çantalar, kitaplar ve defterler her şeyler hazır ve nazır...

Ama küçük bey, heyecan + korku + sevinç + üzüntü + kaygı her duyguyu bir arada yaşıyor, yaşatıyor...

Sorular, sorular, sorular...

Bana ayrı, babasına ayrı sorular...

Bazen farklı farklı odalarda aynı soruları tekrar tekrar soruyor. 

Her soruyu itina ile cevaplamaya çalışıyoruz. 

Ama iki cevap arasında hiç fark olmaması gerekiyor ikna edilebilirliği yüksek olması için, cevaplarımızın. 

Eğer babası ya da ben bir soruya farklı cevap verdiysek vay ki vay artık sorular katlanarak geliyor sağdan sağdan ... üzerimize doğru...

İçimden "ee tamam ama yeter" diye çığlıklar atsam da bir "la havle" çekip dışımdan sakin sakin cevaplamaya çalışıyorum...

Bayram öncesi 1. sınıflar için yapılan oryantasyon programı da hak getire...

Oğluma bu programı hatırlatıp, hani o zaman alışmıştın, okula sevinçle gidiyordun, aynı arkadaşlar, aynı sınıf, aynı öğretmenler olacak, bu kadar stres yapmana gerek yok dediğimde oğlumun cevabı: "O mahsuscuktan oyun günleriydi, şimdi ise gerçekten okul günleri başlayacak" oldu.

Ne desem ne anlatsam boş, yaşayacak, görecek ve kendi kendini ikna edecek...

Sorunumuzun en büyüğü ise servis meselesi. İlk defa servisle gidip gelecek olmanın haklı korkusunu yaşıyor. Ve devreye yine sorular giriyor...

Servis şoförü kimmiş?
Bizim evi nereden biliyormuş?
Servis şoförleri çocukları yolda bırakabilirler miymiş?
Akıllı insanlar çocukları yolda bırakmazlar, Okulda akıllı servis şoförü işe almıştır herhalde di mi?-Bu soruda oğluma ait.
Kendi sorup kendi cevaplayarak kendini ikna ediyor...

Daha buna benzer onlarca soru...

Tam iki saatlik bir soru-cevap terapisi neticesinde oğluşumun cümleleri ile final...

"Anne-baba bence Hilal Öğretmeni sanki sizden biriymiş gibi düşüneyim ve her şeyi en iyisi ona sorayım, ne olursa ona söyleyeyim, o öğretmen yani, her şeyi bilir tabii..."

Sonra biraz durdu, biraz daha düşündü ben tam eyvah yeni bir soru geliyor derken bombayı patlattı...

"Anne be, tam on ikiden vurdum sorular hedefini di mi" dedi ve yattı.

Ben de o uyurken yüzümde tebessüm, kalbimde heyecan, içinde taa derinlerde ah bir an önce sorunsuz bir şekilde yarın olacak mı kaygısı...

Netice,
2015-2016 Eğitim ve Öğretim Yılı,
öğretmenine, öğrencisine, anneye, babaya, müdürüne,servis şoförüne, okul temizleyenine, yemek yapan aşçısına, kapıda bekleyen bekçisine, köşe başındaki kırtasiyeciye, torununun okul mürüvvetini gören ananeye, babaneye, dedeye, ana yarısı teyzeye hayırlı uğurlu olsun bakalım...

Yazıma her öğrencinin ilk okulda ilk öğrendiği geleneksel bir şarkı ile son vermek istiyorum. (Sahi hala bu şarkı öğretiliyor mu acaba, ileri ki günlerde göreceğiz bakalım. )



Daha dün annemizin kollarında yaşarken, 
Çiçekli bahçemizin yollarında koşarken, 
Şimdi okullu olduk,sınıfları doldurduk, 
Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz 
Okul bizim yuvamız, tertemiz tutmalıyız
Öğretmenler annemiz, onları çok severiz​







20 Eylül 2015 Pazar

Amerika Neydi Benim İçin?

Amerika bir defterdi benim için.Sayfalarına önemli şeyler yazdığım, sayfa aralarında gül kurutup saklar gibi dostluklar sakladığım bir defter...


Kapağı açıldı, sayfaları dolduruldu ve kapağı kapandı. Ne ile doldurduğuma gelecek olursam;

Defterimin ilk sayfaları bizi Boston havaalanına adım attığımız andan itibaren karşılayıp, yeni bir hayat, yeni bir düzen kurana, eşya alıp eve çıkana , kısacası yeniden yaşamaya başlayana kadar, evinde misafir eden aile ile dolu.

Onlara [Telli Teyzeme, Mustafa Amcama ve gelinleri Mehtap`a] minnetim sonsuzdur. Ne kadar teşekkür etsem azdır. İyi ki vardınız ve iyi ki biz sizi tanıdık..

Sonrasında beni defalarca evine çağıran, misafir eden, ekmeğin nasıl yapıldığından, fırının nasıl çalıştığına kadar, her şeyi öğreten her "aman"dediğimde yetişen Şaziye ablam ile ,

Her sıkıldığımda, bunaldığımda rahatlıkla çekinmeden kapısını çalabileceğim, saatlerce her konuda muhabbet edebileceğim, kafa dengim karşı komşum Ayşe ile,  

İlk zamanlarda beni her yere götüren,  gezdiren adeta benim şoförlüğümü yapan, Amerika`da beni dunken donatla tanıştıran ilk kahvemi içiren [sonra müptelası oldum] , tanıdığım andan itibaren sanki kırk yıllık dostummuş gibi yanında rahat ettiğim Büşra ile, annesi iyi niyetli,  mütebessim Emine ablam ile,


Paniğimi, evhamımı yenmem için telkinlerde bulunan, daha ferah daha rahat yaşamaya iknaya çalışan, hele ki çocuklarım  konusunda beni olağan üstü rahatlatan, Arzu ablamla,

İlk gittiğimiz günlerde sıkıntımın derecesini bir bakışta anlayıp, oyalanabilmem vakti çabuk geçirebilmem için, bana tek şişle örgü örmeyi öğreten Fikriye teyzemle,

New york gezimiz sonrası, hastalanıp  hasta hanede  yatmak zorunda kaldığımda bir telefonla koşup gelen, hiç yüksünmeden başımda saatlerce bekleyen Havva ablamla,

Güler yüzlü,sevecen kadın Havva ablanın annesi Nuran Yengemle,

Konuşması pozitif, kendisi pozitif bir araya geldiğimizde bana güzel enerji veren iyi yürekli Karadeniz gülü Asiye ablamla,

Onun kadim dostu, güzel gülüşlü  Jale ile,

Oğluşumun biricik makarna salatası ustası, benim simit üstadım, birçok konuda yardımı dokunan Ayşenur ablamla,

Ev sahibem, üst kat komşum, tatlı dilli güleç yüzlü Mübeccel teyzem ile,

Bebeklerle ilgili bir çok konuda fikir alışverişinde bulunduğumuz, hamilelikte yeni doğum yaptığımda bol bol konuştuğumuz Derya ile Öznur ile,

Peş peşe doğum yaptığımız telefonla hep irtibat halinde olduğumuz Medine ile,

Kendi ve yüreği güzel Burcu ablam ile,
 
Her daim kapımı çalan , nasılım diye beni yoklayan, habersizce kapısını çalabileceğim Yasemin yengem ile,

Oğluşumun Amerikada ki ilk bisiklet arkadaşı, park arkadaşı sevgili Ali`nin güzel yürekli annesi Ayşegül ablam ile, babaannesi Nebahat teyzem ile,

Haftada bir akşam kız kıza takıldığımız, bir arada iken deşarj olduğumuz Aysel ile, Müge ile, Özge ile,

Çeşitli nedenlerle Rusya`dan çıkarılmış, ABD`nin kendilerini kabul etmesi ile Manchester`a yerleştirilmiş Ahıska türkleri Dilber ablamla, Gülbede teyzemle ve daha ismini sayamadığım niceleri ile dolu Amerika defterim...

Açıp sayfalarını karıştırdığımda, her bir sayfasını özenle okuduğum, her satırını özümsediğim, her  satırına yaşanmışlıklarımı, özlemlerimi, vatanıma, aileme hasretimi, eşime, çocuklarıma sevgimi, yeni dostlara olan minnetimi sığdırdığım birdefter olarak yerini aldı zengin hayat kütüphanemin raflarında Amerika defterim...

İyi ki sizleri tanımışım...
İyi ki sizler varmışsınız...

Benim için gününün ve gecesinin ayrı ayrı geçtiği 24 saatin iki günmüş gibi yaşandığı, zamanın bitmek bilmediği ülke Amerika`da...

Hepinize ayrı ayrı teşekkürü bir borç biliyorum kendime. Her Türkiye`ye geldiğinizde rahatlıkla kapısını çalabileceğiniz birinin  burada olduğunu untmayın...



 

 



 

 



 

Yine Yeniden

Vira Bismillah deyip başlayalı tam on beş ay olmuş.

Fetret dönemimse on beş ayın üçte biri maalesef... Bu kadar sürede hep aklımda,  gönlümdeydi yazmak...

Ama ülkeye dönüşün, öncesinde ve sonrasındaki yoğun telaşın yanı sıra, döndükten sonraki hayatı yeni baştan düzene koyma, hayata yerleşme ve çocukları yerleştirme çabası  yazılarıma ara vermeme sebep oldu ne yazık ki...

Bu arada benden kaynaklanan etkenler olduğu kadar, dış mihraklarında etkisi var. (Günlerce internet bağlantımızı kurmayı başaramayan internet şirketi gibi.)

Bu aylarda çok şey birikti hayata dair, yaşananlara dair... Yine yeniden yerleşme, Amerika'daki gibi sil baştan olmasa da baştan yeni bir düzen kurma, rutini yakalama çabalarım yavaş yavaş nihayete erdi, çok şükür.


Ve Eylül geldi, hayat düzene girdi. Benim için Eylül düzen demek, yeni bi sezon demek, yazın rehavetinden arınmak demek vee yazılara dönüş demek...

Bu fetret döneminde başta ailem olmak üzere arkadaşlarımdan,
yakınlarımdan, blogu takip edenlerden, "hadi ne zaman yeni yazılarını okuyacağız, ne zaman start vereceksin" diyen herkese beni yeniden yüreklendirdikleri için teşekkürler.
İşte  döndüm.
İşte burdayım.
Aylardır biriktirdiklerimle, içimden geçenlerle, bazılarının içinden geçipte yazdığımda "vay tam bende böyle hissediyordum" diyecekleri denemelerimle, yine yeniden "vira bismillah"...