Geçen gün valizde gördüğüm bir thy yolcu stickeri beni aylar öncesine götürdü.
Sticker da TK ile başlayan rakamlar adım soyadım...
Beni buradan aldı Amerika Boston Logan Havaalanına götürdü.Gözümde kendim canlandım bir anda...
Yanımda iki çocukla bir başıma pasaport kontrolünde ki ben...
Tedirginlik, yalnızlık, vatana dönüşün mutluluğu, geride kalan eşimin hüznü onlarca duygu bir arada...
Oraya gelene kadar öncesi var Amerika'dan ayrılışın. Önce eşimden önce dönmeye karar veriş aşaması 3 ay erken dönmeli miyiz, dönmemeli miyiz? sorusunun cevabı. Bu cevabı günlerce masaya yatırdık tabiri caizse...
Erken dönmenin artılarını eksilerini dönmemeninkiyle karşılaştırdık, ölçüp biçtik vee karar "dönüyoruz"...
Aylar önceden biletimizi aldık, valizleri ortaya çıkardık. 2 yıllık yaşanmışlıklarımızı valizlere sığdırmaya başladık yavaş yavaş...
Takvim hazırladık daha 135 gün varken, tek tek işaretledik Ahmet Kemal'le dönüşe ulaşmak için...
Eşime hasreti, aileme vuslatı ifade ediyordu bu takvim bana...
Tek tek azalırken günler, valizler çoğaldı birer birer...
6 valizle geldiğimiz Amerika da 2 sene içerisinde valizler dolusu bir yaşam kurmuşuz inceden inceye fark etmeden...
Hiç bir şeyimiz yokken vazgeçmemiz zor olan bir sürü şeyimiz olmuş.Getiremeyeceğimiz, bi daha göremeyeceğimiz bir sürü şeyimiz. Mutfaktan odalara, banyodan bahçeye kadar bir çok eşya...
Mutfakta ki yemek takımları, tencere , tava; odalarda ki masa, sandalye, yatak, koltuk vaz geçmesi bırakması en kolay olanıydı...
Çocukların eşyaları,araç gereçleri en zor olanı...
Ahmet Kemal'in bisikleti, kar kızağı, oyuncak sandığı Vera'nın üç ayrı beşiği, rengarenk ana kucağı, oyun halısı en sevdiği zıplamaya doyamadığı yere sabit hoppalası, müzikli tırtılı, dönenceli salıncağı daha bir sürü valize sığdıramadığımız araç ve gereçler vaz geçilmesi zor olanlardı bizim için...
Böyle söylediğimiz de yakınlarımız keşke gemi ile getirseydiniz dediler. Bizde düşünmedik değil aslında ama gemide ufak bir konteynere vereceğimiz para ile Türkiye de hepsini fazlası ile alabiliriz dedi eşim. Tabi ki burada hiç birini almadı nasılsa artık gerek yok diye...
Araç gereçlerin kimini satıp, kimini dağıtıp elden çıkardık üzüle üzüle...
Çocukların bizim kıyafetlerimizin de bir çoğunu Suriye ye gönderdik yardım tırlarıyla...
Son haftalarda veda turlarına çıktık sevdiklerimize, bize evini yüreğini açanlara "Allaha ısmarladık" demeye gittik...
Bir gün son kez Boston'a gittik mesela.Avare avare şehri gezdik çocuklarla. Boston Children's Museum'a(Çocuk Müzesi) gittik.Boston'un en yüksek noktasına
çıktık şehri seyrettik.
Bir başka gün Walmart'a, Target'a, Burlington'a, Market Basket'e, T.j.maxx'e,Sears'a ve daha bir çok alışveriş yaptığımız mağazalara uğradık son kez...
Her yerde bol bol fotoğraflar çekildik bir daha gelemezsek diye...
Son güne kadar Ahmet Kemal okuluna gitti.Son gün okuluna, öğretmenine, arkadaşlarına,her gün onu tebessümle karşılayıp "hi buddy"(merhaba dostum) diye seslenen polise vedaya gitti. Her veda bir başka sondu bizim için...
Ve son gün geldi. Bütün eşyaların evden çıkarıldığı, valizlerin son kez kontrol edilip kapatıldığı, bahçeye son kez çıkıldığı eve son defa bakıldığı o son anda geldi.
Havanın kararması ile arabamıza çocukları oturttuk, kemerlerini bağladık son defalığına bende yerime geçtim ve Methuen'den Boston'a yolculuğumuz başladı.
Defalarca geçtiğimiz yollardan belki de bir daha hiç geçmemek üzere ilerledik...
Arabada sessizlik hakimdi. Hiç birimiz konuşamıyorduk. Bir saat sonrasını düşünüp eşimin yerine ben hüzünleniyordum içten içe... Giderken ailece bir arada olduğumuz arabada, dönüşte çocukların koltukları boş, yanı boş bir başına olacaktı...
Ne ben gidişimin sevincini, ne eşim geride tek başın kalışının hüznünü yaşabiliyordu, aşikar aşikar...
Susuyordu, sadece susuyorduk...
Ahmet Kemal hüzünlü, mutlu-mutsuz arası, gergin, tedirgin... İki cümlesinden biri "biz şimdi babamsız nasıl gideriz anne"...
Havaalanına varıp, valizleri uçağa verip, bekleme salonuna geçtiğimizde "ayrılık" kendini iyice hissettirmeye başladı...
Pasaport kontrol noktasına kadar hep beraberdik eşimle ama o noktadan sonra artık çocuklarla yapayalnız kaldım...
Sırtımda çanta bi elimle bebek arabasını iterken, diğer elimle oğlumun elini sıkıca kavradım oğlumdan güç almak istercesine.Yavaş yavaş ilerledik Boston Logan Havaalanında...
Uçağa binilecek kapıya yaklaşıp bilet kontrol sırasına girdiğimizde bizimle birlikte bir çok Türk olduğunu görüp birazda olsa rahatladık oğlumla...
Sonrasında dokuz saatlik uçuşu dört saat rötarla tamamlayış...
THY'nin uçağına binip, türkçe anonsları duyup, türk hostesleri görünce tedirginliğim büyük ölçüde azaldı.
Tedirginliğimin en büyük sebeplerinden biri dil problemiydi elbette. Aynı zamanda on aylık bir bebek ve küçük bir çocukla ilk defa yalnız başıma 8-10 saat uçacak olmakta en az dili tam konuşamamak kadar tedirgin ediciydi benim için...
Neyse ki sorunsuz bir şekilde uçmuş dört saat rötarlıda olsa Atatürk Havaalanına ulaşmıştık...
Valizleri alacağımız bantın başında beklerken bizi ilk en küçük dayım buldu. Valizlere yardım etmek için girmiş içeri...o ilk dayımı görüş anı....sonrası mutluluk, sonrası gözyaşı sevinçten, sonrası vuslat, sonrası kavuşma sevdiklerine birer birer...
Dayımdan sonra kardeşim Esram, eşi Yasir geldi, yanımıza... Bir taraftan valizleri beklerken bir taraftan iki senenin hasretini salya sümük gidermeye çalıştık...
Valizlerin gelmesi ile kendimizi dışarı attık koşar adım.
Ve şu gurbetten gelenlerin coşkuyla karşılandığı sahneler vardır ya tam anlamıyla öyle bir sahnede bulduk kendimizi...Çiçekler, balonlar, bizim için, bizi sevdiği için,bizi özlediği için, gelmiş kocaman bir aile , merakla seyreden yabancı gözler...
Başta babam, annem, Esra, Yasir, dayımlar, teyzemler,eşleri, halam, kuzenler 4 araba ile gelmişler bizi karşılamaya...
Ve Ahmet Selim (teyzemin kızının oğlu. Uzak gibi gözükse de hısımlığımız kısaca "can yeğen".Annesi" can dost,can kuzen" olduğu gibi oğlu da "can yeğen")
Küçük adam elinde balonlar saatlerce beklediği arkadaşı, kuzeni Ahmet Kemal'i karşılamaya gelmişti.
Arabalara doluştuk, aylardır özlemini çektiğimiz evimize ulaştık. Annemlerin sürprizleri evde de devam ediyordu. Evin her yeri süslenmiş, kapıya "hoş geldiniz" yazıları asılmış, havaalanına gelemeyenler de gelmiş. Yemekler, börekler, sarmalar, dolmalar özlemini çektiğimiz her şey yapılmış...
Her oda sevdiklerimizle dolu...Ahmet Kemal aylar sonra oyuncaklarına, odasına kavuşmuş...
Vera şaşkın, ne olup bittiğini anlayamıyor. Bu kalabalığa anlam veremiyor. Bu evde ne işimiz var kendi evimize gidelim artık huzursuzluğunda...
On ayını geçirdiği, sakin-sessiz, rahat evini istiyor.
Her eşya farklı, herkes yabancı... Hayata dair yakından tanıdığı bir babası oda yok yanında...
İstanbul'a alışması zaman aldı uzun bir zaman aldı...
Günü taçlandıran şey ortaya geldiğinde çocukların koştura koştura gelmesi bir daha kalbimi ,gönlümü coşturdu...
Üzerinde Zeynep Vera ve Ahmet Kemal'in resimlerinin olduğu pasta. Önde Ahmet Kemal, Ahmet Selim arkada onlara yetişmeye çalışan Berat (Biz Amerika'ya giderken bebekti geldik çocuk olmuş. Dayımın kızının küçük oğlu Berat. Böyle söyleyince yine uzun oldu ama oda can yeğen, aynı annesi can ablam olduğu gibi.) pastanın başında aldılar soluğu...
Resimler çekildi, çocuklar videolara alında...
Fatih'i de çağırdık, gel bir karede senin resmin olsun dedik, çocuklarla...Fatih Berat'ın abisi giderken çocuktu geldik oda delikanlı olmuş. Fatih delikanlı, cool... Ne işi var çoluk, çocukla gelmedi, girmedi resim karesine...
Geç saatlere kadar oturduk, yedik, içtik dibine kadar yaşadık vuslatı...
Vay Vay bak sen bi stickerin yaptığına, neler neler diziyor insanın aklına...
Ama iyi oldu sticker iyi ki gördüm seni, gecikmiş bir teşekkürüm vardı aylar öncesine dair edivereyim sayende...
Tüm ailem, geniş olan ailem hani şu dedemin tabiri ile "Bizim mahalle" iyi ki varsınız iyi ki biz sizinleyiz, iyi ki siz de bizimlesiniz...
Hepinize her özel günümüzde, her önemli anımızda yanımızda olduğunuz için çok teşekkür ederim...
Hepinizi tek tek yazmak isterdim ama malum biz 46 kişilik bir mahalleyiz o sebeple toptan seviyorum hepinizi ayrı ayrı...
Ya ablacım ne güzel yazmışsın
YanıtlaSilYüreğime dokundu yazdıkların
Ah sen bide İstanbul'da ki bekleyişimizi heyecanımızı bi bilsen
Heleki biletini dahi alıp Amerikan Konsolosluğundan red cevabı alan 2 gün sonra ablasının arkasından anne ve babasını yolcu eden bana sor bide o heyecanı o hasretin vuslatını...
Ama bi teşekkür de benden gelsin ablam annem babam burda yokken beni hiç yalnız bırakmayan sevgili masülaleme
Ve tabi benim tüm serzenişlerimi belki biraz fazla nazlanmalarımı herdaim yanımda olup benim en büyük tesellim olan Can'ım eşime teşekkür ediyorum
Oh çok şükür o günler geride kaldı
Ve ben artık o günlerin inadına hergün
Ablamı yeğenlerimi ve 20 yaşında kabullendiğim abimi hergün görüyorum
Çok şükür
Sizi seviyorum çekirdek ailem ve" Bizim Mahalle "
Amma duygusala bağlamışız yahu hemen çıkalım bu moddan gülümseyelim bize gülmek yaraşır :):)
Sil