4 Kasım 2015 Çarşamba

New York "4"

Gezimizin ikinci günü New Jersey`den arabamızla ayrılıp Brooklyn  tarafına geçtik. Manhattan'dan Brooklyn tarafına geçerken iki köprüden birini kullanmanız gerekir. Bunlardan biri Manhattan köprüsü diğeri Brooklyn köprüsü. Biz Brooklyn köprüsünü kullandık.

Yapımı on üç yıl süren (1870-1883) 1825 metre uzunluğunda 84 metre yüksekliğinde asma bir köprü Brooklyn Bridge...

Bu köprünün açılış gününde New York City'de tatil ilan edilip, yüz binin üzerinde kişinin, arabasız yürüyerek köprüden geçerken suya bir cent attıklarına dair rivayetleri var...

Gezmek için Brooklyn`e  geçme sebeplerimizin başında, Türkiye`den New York`a gelen birçok müslümanın buluşma mekanı olan, Fatih Camii`ni gezmek geliyordu.

Bir çok din ve devlet adamının gezdiği, konakladığı, yemek yediği, namaz kıldığı, yabancı memlekette dost muhabbetini bulduğu Fatih Camiini görmeden New York`tan ayrılmak istemedik.

Cami, Brooklyn'de 8. cadde üzerinde. Araba park yerinin bulunması zor bir noktada. Etrafında Çinliler`in yoğun yaşadığı sokaklar var. Adeta orayı bir Çin mahallesine çevirmişler. 

Hatta o kadar ki, civardaki marketlerin, kıyafet, ev eşyası satan yerlerin, kırtasiyelerin hasılı  her türlü dükkanın levhası dahi Çince...

İnsanlar ülkelerinden Amerika'ya gelip hep aynı mahalle etrafına yerleşmişler. Adeta orada 20-30 yılda küçük bir Çin devleti kurmuşlar. Amerika'da  vatanlarından ayrı  yaşasalar bile kültürlerini, yediklerini, içtiklerini, giydiklerini hiç değiştirmeden, kendilerinden  sonraki nesillere aktarıyorlar.

Fatih Camii`nin dış kapısı oradaki  herhangi  bir kapı gibi olup,  sıradan bir bina görünümünde olsa da içine girince duvardaki mavi beyaz çinileri, kubbesi, mihrabı minberi ile kadınlar bölümüne çıkan tahta merdivenleri, üst kattan aşağı bakılan korkulukları, yerde serili halıları ile ezan okuyan imamı, namaz kılan cemaati,   velhasıl her şeyi ile Türkiye'deki  bir cami gibi Fatih Camii...

İnsanın içini  ısıtan, içine  huzur dolduran bir yer. Sanki Türkiye'deyiz. Sanki kapıdan çıkınca Türkiye sokaklarına, mahallelerine karışacakmışız hissi veriyor içerisi insana...
Tüm New York gezisi  boyunca kendimi ait hissettiğim tek yer burası... Her yerde yabancı her yerde el iken tek ev sahibi olduğum yer Fatih Camii...

Oradan çıkıp eve doğru yol almaya başlamadan hemen önce uğradığımız son nokta, Taci`s Beyti...

Taci Kebap, Brooklyn`in işlek caddelerinin birinin üzerinde bulunan müslüman ve türk
 kebapçısı...

Kebapçıdaki aşırı yoğunluk ve  arabayı park etme sorunu sebebi ile camiden çıkmadan siparişlerimizi verdik.

Ve aylar sonra bir elimizde içi bol dönerli dürümlerimiz, diğer elimizde bol köpüklü yayık ayranlarımız durup rahatça yiyebileceğimiz bir yer ararken içinden geçtiğimiz bir mahalle çok ilgimizi çekti.

Bu mahallede müthiş bir düzen ve temizlik var. Yerde bir tane çöp görmek neredeyse imkansız, erkekler beyaz gömlekler, siyah takımlar başlarında kıpti denilen şapkamsı şeylerle  dolaşıyor.

Hanımların bir çoğunun başında peruk takılı... İnanışları gereği saçlarını göstermemek içinmiş bu peruklar...

Birçok yahudinin bulunduğu bu mahalle sanki Amerika'da değilde bambaşka bir ülkede bu mahalle...

Sessiz, sakin, düzenli bir önce gördüğümüz Çin mahallesinin tam zıddı kıvamında...

Boston`a dönüp bu mahalleden bahsettiğimizde buranın uzun yıllar
 yahudilerin yaşadığı ve  yerleştikleri bir  yahudi mahallesi olduğunu söylediler.

Bu da bize ilginç gelen bir dip not...

Sonrasında ver elini Boston...

Velhasılı kelam, neticeyi meram bunlar da yaşanmışlıklar defterimin sayfalarına yerleşen bir anı olarak paylaşıldı sizlerle...

New York gezisi... 
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder