Ramazan-ı Şerifin mukaddesliğini ilk defa Türkten başkası ile paylaşıyoruz ailece.
Tuhaf, zevkli, coşkulu bir duygu...
İlk gün iftar için camiye gittiğimizde (Burada oturduğumuz evimize yakın bir cami var çok şükür. "Selimiye Camii". Bir mutfağı iki ayrı yemek salonu var.Her akşam farklı renkte, ırkta, kültürde, dilde, çeşitli insanlarla buluşup iftar açıyoruz. Tek ortak noktamız müslüman olmak) oğlum "anne Ramazan tek bizim değil mi herkesin mi?" diyerek şaşkınlığını ortaya koydu.
Cami, bizim için birlik, beraberlik, muhabbet, hal hatır sorma, gurbeti paylaşma yeri...
Çocuklarımız içinse koşturma, beraber oyun oynama, şeker, çikolata ,dondurma yeme, en ön safta namaza durup en fazla iki rekat kıldıktan sonra yerde yuvarlanıp akrobatik hareketler sergileme yeri...
Eşi Pakistanlı müslümanlardan olan Amerikalı bir bayan her akşam çocukları bir arada tutacak, eğlendirecek şeylerle geliyor iftara. Bir gün dondurma, bir başka gün şeker, diğer gün başka bir şey buluyor.
Bir şeyler almak için sıraya giren çocuklara bakmaya doyamıyor insan.
Kimi Arabistanlı, kimi Afrikalı -simsiyah sadece dişleri var siyahlığın ortasında inci gibi.
Kimi Moroccolu (Faslı), kimi Ahıska Türklerinden (Rusyadan sürgün edilmiş), kimi Hindistanlı kimi Pakistan, bazısı Ganalı bazısı başka bir Afrika ülkesinden...
Bağıra çağıra,itişe kakışa sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar.
Çocuklar koşuşturup oynarken, yediklerini önce bitirme yarışı yaparken, hanımlar bir yerde erkekler başka bir yerde yenen yemeğin ardından çöken rehavetle sofra muhabbeti yaparken, "cami"nin ne demek olduğunu anlıyor insan...
Amerika'da cami, sadece ezan okunan, beş vakit namaz kılınan, Razaman-ı Şerifte mukabele okunup, teravih kılınan, kandilden kandile gidilen yer demek değil.
Amerika'da cami dinini tanıyan çocuk demek.
Amerika'da cami bahçesinde basket potası ile etrafından kocaman yeşillik alanları ile çevresine bırakılan futbol, basketbol topları ile oyun sahası demek.
Amerika'da cami bunalan, sıkılan insanın kendini rahatlattığı, gideyim elbet bir dost bulur muhabbet ederim diye çekinmeden gidebileceği yer demek.
Amerika'da cami, kara kışın altında gidip, karını küreyebileceğin, yazın sıcağında gidip, otunu biçebileceğin, çimenini kesebileceğin özel mülkün gibi yer demek.
Amerika'da cami bahçesindeki kamelyada oturup çay içebileceğin, dostlarla konuşabileceğin ağaç altı serin mekanın demek.
Amerika'da cami Türkün, Arabın, Moroccolunun, Filistinlinin, Lübnanlının, Ahıskalının, Ganalının, Ugandalının ve sair Arap, Afrika ve diğer müslümanların dilini hiç anlamasa da ortak kelamın bir olduğu, verilen selamın karşısındakinin gözünün içine tebessümle bakılarak alındığı yüce mabet demek.
Amerika'da cami birlik, beraberlik, huzur, mutluluk, coşku, dostluk, muhabbet, sevgi, saygı gibi tüm güzel soyut kavramların birleşmesi demek.
Kısacası Amerika'da cami bütünlük demek.
Olmasaydı herkes, her şey yarım kalırdı, eksik olurdu.
Dini yaşamaya çalışanlar yalınlaşır, yalnızlaşırlardı...
Şükürler olsun ki varsın Selimiye Mosque...
Tuylerim urperdi resmen.İnsan gurbette en cok neyi ozler yemekmi gezmekmı ?en cok ezanlar ozlenır heralde :/nimetin içinde kıymetini bilmeyi nasip etsin rabbim ...
YanıtlaSil