Kötü başlangıcın ardından sakinleşmek için tabi en çokta eşimin sakinleşmesi için akvaryumun yolunu tuttuk.
Kapıda biletlerimizi alan görevli elimize balina resmi şeklinde bir damga vurdu. Sabahtan akşama kadar istediğimiz vakitte tekrar girebilirmişiz. Hatta ertesi gün bile. Çünkü o damga iki gün sonra ancak çıktı. Yani biraz gez, sıkılınca çık etrafı dolaş yemek ye sonra tekrar gel gez. İlginç ama güzel bir sistem...,
Kapıdan girince yuvarlak kocaman bir boşluk. Boşluktan aşağı bakınca birbirinden sevimli penguenlerle dolu. Suların içinde kayaların üzerinde onlarca penguen.
Akvaryum dört kattan oluşuyor. Dört katın hepsinden aşağı bakıldığında bu penguenler görünüyor. Döne döne çıkılıyor en üst kata kadar...
En alt katta deniz canlıları var camların ardında. Süngerler, deniz anaları, deniz atı, çeşitli renk ve boyda yosunlar, onlarca deniz canlısı var. Her biri ile alakalı bolca açıklamalar.
Tabi bu açıklamaların oğlumun ilgisini çektiğini söyleyemeyeceğim. O, balık görmeye gelmişti hem de köpek balığı. "Ben balık görmeye geldim, hem de köpek balığı otları değil." diyerek ifade etti duygularını.
Eşimin "bak oğlum şu kadar yıl yaşıyorlarmış, taa şu okyanustan getirilmişler" gibi bilimsel açıklamaları hiç bir şey ifade etmedi. Oğlum yürüdü gitti, biz de peşine.
Bir üst katta çok küçük balıkların bulunduğu akvaryumlar vardı. Onlarca, yüzlerce -sürü halinde yaşayan- balıklar gördük. Milimlik boyları olan renk renk balıklar vardı. Her biri bir başka akvaryumda, onlarca akvaryum yan yana.
Ama hala oğlumun istediklerini görememiştik. Taki üçüncü kata kadar. Üçüncü katta deniz kaplumbağası, kılıç balığı ve adını sanını bilmediğimiz kocaman balıklar tek bir akvaryum içinde saygı, sevgi ve muhabbet içerisinde yüzüyorlardı:). Bu durum oğlumun ilgisini çekti ve tepkisi "Anne bunlar birbirini yemiyor mu? oldu. Dakikalarca kaldık bu katta. Bıraksak, dakikalar saatlere dönüşecek, o dev akvaryumdaki balıkları seyredecekti.
Zor bir ikna aşamasından sonra son kata çıktığımızda bir sürprizle karşılaştık. Üçüncü kattaki akvaryumun içi yukarıdan görünüyordu. Bu dev akvaryumun içine baktığımızda alt katta camın içinde gördüğümüz balıkları şimdi su yüzeyinde görüyorduk.
O kadar katı, enerjisi yüksek bir çocukla gezdikten sonra dinlenmek için yer ararken kendimizi fokların gösteri merkezinde bulduk. Eğitmenler eşliğinde nefis bir gösteri seyretmiş hem de oturup dinlenmiştik. Bu dinlenme bize çölde su gibi geldi. Gösteri bittiğinde bayağı enerji toplamıştık.
Bu enerji ile gemilerin okyanusta yüzüşünü, uçakların okyanus üzerinde alçalıp hava alanına inişini seyredebildik.
Ve nihayet kulaklarımızda pinguların (Penguene oğlum öyle diyor) sesi ile eve döndük...
http://www.neaq.org/animals_and_exhibits/index.php

Tabi bu açıklamaların oğlumun ilgisini çektiğini söyleyemeyeceğim. O, balık görmeye gelmişti hem de köpek balığı. "Ben balık görmeye geldim, hem de köpek balığı otları değil." diyerek ifade etti duygularını.
Eşimin "bak oğlum şu kadar yıl yaşıyorlarmış, taa şu okyanustan getirilmişler" gibi bilimsel açıklamaları hiç bir şey ifade etmedi. Oğlum yürüdü gitti, biz de peşine.
Bir üst katta çok küçük balıkların bulunduğu akvaryumlar vardı. Onlarca, yüzlerce -sürü halinde yaşayan- balıklar gördük. Milimlik boyları olan renk renk balıklar vardı. Her biri bir başka akvaryumda, onlarca akvaryum yan yana.
Ama hala oğlumun istediklerini görememiştik. Taki üçüncü kata kadar. Üçüncü katta deniz kaplumbağası, kılıç balığı ve adını sanını bilmediğimiz kocaman balıklar tek bir akvaryum içinde saygı, sevgi ve muhabbet içerisinde yüzüyorlardı:). Bu durum oğlumun ilgisini çekti ve tepkisi "Anne bunlar birbirini yemiyor mu? oldu. Dakikalarca kaldık bu katta. Bıraksak, dakikalar saatlere dönüşecek, o dev akvaryumdaki balıkları seyredecekti.
Zor bir ikna aşamasından sonra son kata çıktığımızda bir sürprizle karşılaştık. Üçüncü kattaki akvaryumun içi yukarıdan görünüyordu. Bu dev akvaryumun içine baktığımızda alt katta camın içinde gördüğümüz balıkları şimdi su yüzeyinde görüyorduk.
O kadar katı, enerjisi yüksek bir çocukla gezdikten sonra dinlenmek için yer ararken kendimizi fokların gösteri merkezinde bulduk. Eğitmenler eşliğinde nefis bir gösteri seyretmiş hem de oturup dinlenmiştik. Bu dinlenme bize çölde su gibi geldi. Gösteri bittiğinde bayağı enerji toplamıştık.
Bu enerji ile gemilerin okyanusta yüzüşünü, uçakların okyanus üzerinde alçalıp hava alanına inişini seyredebildik.
Ve nihayet kulaklarımızda pinguların (Penguene oğlum öyle diyor) sesi ile eve döndük...
http://www.neaq.org/animals_and_exhibits/index.php
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder