Çocukların kutsallığı var bu ülkede...
Her yerde onlar için düşünülmüş parklar , oyun alanları,oyuncaklar var.Her yerden onlara özel bir şey çıkabilir.
Market çıkışların da bozuk para ile çalışan oyuncaklar, hastanelerde hatta sağlık ocaklarında, dişçilerde küçük oyun alanları kurmuşlar.Çocuklar karalayabilsin diye bir duvarı onlara tahsis eden kuruluşlar var ( mesela oğlumun türkçe öğrenebilen dişçisinin olduğu yer gibi).
Kısacası çocuklar eğlenebilsin diye bir çok şey düşünülüyor, yapılıyor.
Bir de neredeyse kanun gibi olmuş davranışlar var. Karşıdan karşıya geçerken yanında çocuk varsa yolun kenarına gelir gelmez duruyor tüm araçlar. Caddenin çok işlek olması ya da yayalara kırmızının yanması önem teşkil etmiyor.
Herkes bir çocuk gördüğünde tebessüm edip "How are you? "Nasılsın?" diyor. Kafasını okşuyor.
Ama kimse kimsenin çocuğuna hiç bir şey veremiyor. Alerji ülkenin korkulu rüyası. Alerjisi olan birine alerjisi olan şeyi vermenin cezası büyük. O sebeple kimsenin çocuğuna bir avuç ceviz yada bir tane şeker bile veremezsin. Kimin neye alerjisi olduğunu bilemezsin çünkü...
Çocukları okula yazdırırken sayfalarca form dolduruluyor.Ne yer,ne içer,ne yiyemez, günlük beslenme listesi ne, öğün aralarında atıştırmalık yer mi, süt içer mi içerse nasıl kakaolu mu meyveli mi, sade mi, alerjisi olan bir besin var mı? Sorular sorular sorular...
Bu kadar önem ve ehemmiyetin neticesi bence yüzde yüz mükemmel çocuklar değil aslında.
Çocuklara ihtimam verilmesi çok güzel, çok önemli tabi ki. Ama verilen ihtimamla özgürlük karıştırılmamalı. Burada verdikleri önemin daha fazlası özgürlük olarak veriliyor.
Çocuklar kutsal varlıklar hayırı bilmiyorlar. Dedikleri şeylerin bir çoğu yerine getiriliyor. Ebeveynler çocuğa bağıramıyor. Dövmekse kanunen yasak zaten. Ve bunu çocuklar da biliyor. Güzel de kullanıyorlar.
Yaramazlık yapan, bağıran, çağıran, dediğini yaptırmaya çalışan çocuğa bak şimdi kızacağım ya da sabrım taşıyor döveceğim gibi bir cümle sonrası çocuğun cevabı net " dövemezsin 911'i ararım". Bu ilkokul seviyesindeki çocuğun tepkisi, çocuk sonraki yaşlarda artık daha da özgür. Yarım gün çalışıp para kazanma hakkında sahip tabi kendi parasını dilediği yere harcama hakkına da...
On yedi yaşında artık küçük yaşta temeli atılan özgürlüğün tamamına sahip. Bu özgürlük ona evden ayrılma, çalışma kısaca istediği hayatı sürdürme hakkını veriyor.
Kızmamanın, bir fiske vurmamanın bedeli belki de yalnızlık.
Dayağı tasvip ettiğimden, gelin çocuğumuzu dövelim, sürekli kızalım, bağıralım demek istediğimden değil bu söylemlerim. Ama çocuk anne babaya saygıyı bilmeli, sözünü dinlemeli onları kırmaktan, incitmekten korkmalı. 911 gibi üçüncü şahsa ihtiyaç olmamalı sevgi ve saygı arasında.
Anne-baba ebeveyndir, saygıyı en çok hak edendir, çocuk kadar kutsaldır. Bu kutsallık öğrenilmeli ve öğretilmeli...
Yoksa sonrası 70-80 yaşında yüzlerce yalnız insan.
Evlerinde bir ses bir nefes olsun diye kedi-köpek besliyor, onların ilgisinden medet umuyorlar.
İşte bu ayrıştırılamayan ihtimam ve özgürlüğün neticesi.
Evet gerçekten çok doğru bi tesbit olmuş
YanıtlaSilGecen bır psikolog dinlemiştim.Hollandada irili ufaklı bır cok şirket varıssızlıkten kapanma noktasına gelmiş artık kopeklerıne mallarını bırakıyorlarmış. Ya çocukları yok yada bar ama ana babaya faydaları yok .En guzel terbıye ıslam terbıyesı işte .Allah evladlarımızı hayırlı eylesin:D
YanıtlaSil